15 Mayıs 2014 Perşembe

Başımız sağolsun,insanlık çoktan ölmüş.

   Bu ülkede pek çok kişi gibi bende 4 yıllık üniversite mezunu ve işsizim..Üniversite dönemiyle başlayan ve 15 yıla dayalı bir çalışma hayatım vardı.Ama bir türlü aradığımı bulamayarak,olmayacak işler yapmak zorunda kalıp,emekliliğime yıllar olmasına rağmen çoktan yıpranıp,yorgun düşenlerdenim.İşsizliğim,maddi olarak belimi bükmesin diye son yedi aydır amelilik ve ayakçılık yapıyorum.Utanmıyorum,gocunmuyorum,mecburen de olsa severek yapmaya çalışıyorum.Hep daha iyi bir iş karşıma çıkar da burdan ayrılırım diye hergün umutla bekliyorum ve sonu gelmeyen iş başvurularında bulunuyorum.Şu an için herhangi bir olumlu geri dönüş olmadı.Ama azimle bekleyerek hayata tutunmaya çalışıyorum.Kiminin har vurup harman savurduğu,bol paradan ne yapacağını şaşırdığı bir dünyada,ben 4 yıllık üniversite mezunu olarak 3 kuruş ekmek parası kazanacağım diye kendimi parçalıyorum.Bu ülkede ki pek çok insan gibi.O madende can veren garibanlar gibi.Biz gibi,bizim gibi,hayat mücadelesi uğruna canından olan o garibanlar gibi.Sedyeye uzanırken ''çizmelerim kirli çıkarayım mı?'' diye soracak kadar ezikliği ve yokluğu yaşamış o mücadeleci,ekmeğinin peşinde koşan kimseler gibi.
   Hepimizin değil ama çoğumuzun hayatı pamuk ipliğine bağlı,insanın hiç bir değerinin olmadığı ve kader deyip teselli etmeye ya da bulmaya çalıştığımız kelimelerin ardına saklanan ve bok yoluna ölünen bir ülkedeyiz.Ne acı ve ne kadar masum bir ölüm;ekmek parası peşinde koşarken,ailesini geçindirmekten başka hiçbir düşüncesi olmazken bu uğurda can vermek.Belki düğün parası,belki okul parası,belki ev almak için denkleştireceği parayı ya da daha iyi bir işe sahip olmak için biriktireceği parayı kazanmaya çalışırken ölmek.Belki bir çoğunun ailelerinin bile istemediği ''bırak şu işi senden,canından değerli mi''diyerek bıraktırmak istediği,buna karşılık ''bu ay da geçsin bırakacağım,az kaldı şunu da denkleştiriyim,şu kartın borcu bitsin,şu kredi yarılansın,bu ay ki kirayı da yatıralım''diyerek sabırla,umutla çalışarak hepsine mezar olan toprak altı.
   Hiçbirimizin can güvenliğinin olmayışı ve iş kazaları oranının yüksek oluşuyla da,2014 yılında olmamıza rağmen,önlemler alınarak değil,Allah'a emanet yaşadığımız bir ülkedeyiz.Tek bir suçlu aramak yanlış,herkes,hepimiz suçluyuz.Belki tüm bunlara boyun eğdiğimiz için,belki de namusumuzla,şerefimizle para kazanma peşinde koşup,çaresizliğe göz yumduğumuz için.Çaresizlik bile bir suç belki de,hatta gariban olarak,fakir olarak,kimsesiz olarak bu hayatta mücadele etmek,birşeylere tutunmaya çalışmak bile suç belki de...Maalesef böyle,yıllarca gariban ailelerinin çocukları şehit oldu,bugünde gariban babalar,ekmeğinin derdinde olanlar.Yani ne olursa olsun,zenginin bir eli yağda bir eli balda,fakirinse bir gözü hep toprakta oldu.Tüm bunları görmezden gelip,Mısır için ağlayan ve Suriye'yi ,Türkiye'ye taşımaya kararlı olan,siyasetçilerimizle hepimiz Allah'a emanetiz.Rica ediyorum,hatta yalvarıyorum önce kendi ülkenin,gençlerinin,insanlarının sorunlarını çöz,sonra geri kalan herşeye zaten sıra gelicektir.Yalvarıyorum,önce ben ve benim gibilerin,4 yıllık üniversite mezunu olarak amelelik yapanların durumunu çöz.Ben gurur duyuyorum yaptığım işten ama beni okutmak için zorluk çeken aileme üzülüyorum,onların benim durumuma üzülmesine üzlüyorum .Beni okutmak için mücadele eden BABAM,o maden de can verenlerden biri de olabilirdi diye üzülüyorum.

   MADENDE ÖLENLERE ALLAH'TAN RAHMET,TÜM GERİDE KALANLARA DA SABIR DİLİYORUM...

11 Mayıs 2014 Pazar

Anneler günü...

Hayatta ki en büyük yaşam amacım,parçam...
   Hayatın belki de sunabileceği en büyük acılardan birini yaşamış,kocasını kaybedip 3 çocuğuna bakmak zorunda kalmış,yorgun ama tüm sıkıntılara göğüs gerecek kadar güçlü bir yüreğe sahip olan kadın.Tek başarısı;3 çocuğuna hem annelik hem babalık yapmak olan,bu yüzden kendi mutluluğunu,isteklerini,hayallerini ertelemek zorunda kalan,dayanan,sabreden,sadece Allah'ına sığınan,derdini bir tek O'nunla paylaşan ketum,dirayetli kadın.Kocasının her parçasını bizlerde,3 çocuğunda bulan kadın.Babamın her bir karakterinin bizlerde olduğunu ve üçümüz bir araya gelince babamı oluşturduğumuzu düşünen kadın.Çaresizlikten ağlayan,hep ağlayan,durmadan ağlayan kadın.Ara sıra sinirden kendimi kaybedip,benim de ağlattığım,kimseye yükseltemediğim sesimi zavallıca O'na yükselttiğim kadın.Mutsuzluğumun acısını çıkardığım kadın.Ne çok şey aslında ve daha pek çok şey aslında,söylenecek en güzel kelimeleri,sözleri hak edecek değerde,kırılmayı,üzülmeyi yakıştıramadığım,herşeyi evlatları için yapan,bu uğurda kendini feda eden kadın...BENİ AFFET...
    Her acı arkasında derin yaralar bırakır,ani bir şekilde babamı kaybettikten sonra bizi de bu şekilde kaybedeceğini düşünüp üstümüze daha da titremeye başladı.Küçüklüğümden hatırladığım,terli terli su içerken yakalandığım''dinleme beni dinleme,hasta olursan bakmıycam sana''sözüyle,ateşlendiğimde gözünü kırpmadan başımdan ayrılmayan,koynunda uyuduğum,güzel kokum,eşsiz ruhum.
    Küçükken gözünden sakınırdın,koşarken,oynarken düşecek de vucudum yara alacak diye endişe duyardın.Şimdi büyüdüm belki vücudum da değil ama yüreğimde,küçüklüğümde ki gibi öptüğünde geçmeyecek derin yaralarla büyüdüm.Hayatın ve insanların acımasızlığıyla,o yaraların üzerine tuz basa basa iyileştirmeyi öğrenerek büyüdüm.
     Bu dünyaya bir melek olarak gönderildiğini ve bu dünyaya hep fazla geldiğini düşündüm,imkanım olsa saraylarda değil,pamukların içine sarıp öyle bakmayı istediğim,belki de benim bile hiç mutlu edemediğim,herşeyin en güzeline layık olan,kocasının yarım bıraktığı hayatı tamamlamaya çalışan,en yakınlarından darbe almış ama yine de kimseye kin duymamış,kötülük nedir bilmeyen,güzel yüzlü,güzel yürekli ANAM,doğum günüm,14 şubatım,11 mayısım,mutluluğum,hüznüm,umutlarım,hayatım,amacım,herşeyim canım ANAM.Bugünün kutlu olsun,her günün güzel olsun,hep yüzün gülsün,hep mutlu ve yanımızda kalman dileğiyle...

10 Mayıs 2014 Cumartesi

Genç zamanın çileli öyküsü (olgunluk dönemi)

Hayat beni boğma noktasına geldiğinde,ben hep kaçmayı seçtim.Kaçarak hep bir şeylerden kurtulabileceğimi düşündüm.Şehir değiştirerek,yeni insanlara karışarak içim de ki fırtınayı durdurabileceğimi düşündüm.Aslında mücadele etmek yerine,kolaya kaçmak da denebilirdi buna.Hayat yuva kurmaktan ve kariyerden ibaretse en basiti çalıştığım yerde bile sabretmek yerine zirveye giden yolu pes ederek ve bunalmışlığın sonucunda kaçmak da buldum.Belki de bu yüzden hiçbir şeye sahip olamadım.Hep yarım kalmışlıklar var elimde hiçbir işe yaramayan yarım bir hayat.Ne yuvamı kurabildim ne de zirveye giden yolu tamamlayabildim.Gerçi o zirve benim hayallerimin tamamen dışındaydı.Benim içimde ki fırtına sahip olduğum hayatın değil,tamamıyla yaşamak istediğim hayal dünyamın zirvesiydi.Sahip olmamın mümkün olmadığı hatta sahip olduğumda ne yapacağımı bile bilmediğim hayaller ve zirvesiydi.Son bulmadı istekler,gerçekleşmeyen ukdeler hep beni rahatsız etti,iç huzursuzluğumun kaynağı oldu,en yakınlarımın bile anlayamadığı,anlam veremediği en kötü sonuçları doğurdu.Anlaşılamamak...Zaman hızla aktı,akıyor ve yaş geçiyor,yaş geçtikçe olgunlaşmak güzel ama ölüme bir adım daha da yaklaşıyor olmak,hele ki gerçekleştiremediğim hayallerimde,geçmişin pişmanlıkları ve geleceğin ''ha olursa''diye verdiği umutla birleşince bu dünya cehennemi aratmıyor.Ben hayatı hiç boş veremedim,hep ciddiye almam gerektiği gerek insanlar tarafından gerekse geçim sıkıntısı denen illet yüzünden bana hep hatırlatıldı.Tabiki her şey dört dörtlük olamazdı ama çabalarımın sonucu da her seferinde böylesine sonuçsuz kalamazdı,kalmamalıydı.Her hüsran deliliğe atılan bir adım olarak ömrümde yer aldı.Kimi zaman delilik eşiğini de gördüğüm oldu ,kimi zaman ölümün eşiğini de.Ama yaşamak için hep bir sebebim oldu,kendi yuvamı kuramamış olsam da babamdan kalan annem ve kardeşlerim en büyük sebepti,yaşam amacımı oluşturan 3 sebep.Aynı zamanda öğrendiğim en acı da gerçek,çünkü ne olursa olsun kendi hayatını kuramamak için hiçbirşeyin bahanesi olamaz,babandan kalan aile emanetlerin de dahildir buna.Çünkü yeri geldiğinde onlar kendi çıkarları ve kendi istekleri doğrultusunda yaşamayı seçer ve yalnız kalan yine sen olursun.Yalnız kalan,yalnızlık,ne soğuk ve ürkütücü bir kelime.Doğumdan sonra öyle alıştırılıyoruz ki birlerinin varlığına yalnız kalmak en büyük korkumuz haline geliyor.Bu dünya da öyle değil mi zaten birilerinin kurduğu düzen ve kurallar çerçevesi,şu 3 günlük dünyada amaçlar ve insanlar böyle olmamalı,Allah bizi bu mücadele için yaratmış olamaz ama birilerinin koyduğu düzende ilerlemek zorunda olduğumuzdan hep sıkıntı ve geçimle bitmek zorunda olan bir dünya.Sorguladığım çok şey var kafamda,bitmeyen sorular,sesler hele ki ''ne yapacağım'' sorusu hiç çıkmıyor aklımdan ve beni delirtmeye yetiyor.Yapmak istediklerim belli ama çıkış noktası yok,nasıl ulaşacağımı bilmemek koyuyor bana.Bu dünya bana fazla ağır ya da ben bu dünyaya göre değilim,hep birşeylerin yükü ya da sıkıntısı altında olmak yarın ''ne olacak'' düşüncesi beni bunalıma sokuyor.Bunun için mi doğdum,Allah beni bunu için mi yarattı?Olamaz,olmamalı.Bu dünya bir geçiş yolu doğumla başlayan ölümle biten,öldüğümüzde bir yere varmak zorunda olduğumuz o varış noktasına giden geçiş yolu.Ömür denen şey,kiminin kısa kiminin uzun,ama neye göre kime göre.Kelebeğin ömrü 15 gün ama sana bana göre.O ömre belki de senden benden çok daha fazla şey sığdırıyordur. En azından mutlu ölüyordur belki de.Meraklıyım,hayat denen bu filmin sonu,nereye varacak merakım olmasa,belki de son buldururdum hayatımı.Ama sürprizleri de severim,hiç iyisiyle karşılaşmış olmasam da,en azından mutlu ölmek için beklemeyi tercih ederim eceli.Mutsuzlukla geçirilen bir ömrün,buhran sonrası bir intiharla sona ermesi bana göre degil,kimseye göre de olmamalı,bu hayata karşı tamamen mağlubiyet olur ve ben yenilgileri sevmem...
Yorgan misali seril üstüme
Belki geçer gider sıkıntım kederim
Gel de sen bitir,bitirebilirsen
Belki son bulur içimde ki derdim..